11 Kasım 2010 Perşembe

Siyah ve Beyaz


 Siyah ve Beyaz:

 Siyah ve beyaz diyeceklermiş  onlara bundan sonra, siyah ve beyaz ,yalın ve yavandı bu sözücükler.Ne demek istiyorlardı bununla? Neden bir şeyle hitap etmek zorundaydılar hem daha tanımıyorlardı onları-illa bir isim vereceklerse-..Bu ne saygısızlıktı.Aslında yaptıkları daha büyük bir saygısızlık vardı bu hiçbirşeydi onun yanında ‘Siyah-Beyaz’……

  Başkaları için yapılmışlardı.Birilerinin hayatını kolaylaştırmak adına şekillendirilmişlerdi.Çünkü diğer halleriyle  o birileri mutlu olmayacaktı.Nereden biliyorlardı renklerinin o olduğunu hem.Çıt hep en yüksekteydi ve üzerine akıttıkları  bu renkten hiç mi hiç hazzetmezdi.Buck alttaydı, o da üzerindeki renkten hep korkmuştu.Siyahmış demek adı diye düşündü,siyah,.Ne olacak şimdi diye düşündüler ikisi birbirlerinin son hallerine hüzünlü bir bakış fırlatarak, neyse ki birileri hep yan yana tercih ediyorlardı onları aksi durum daha da yaralayıcı olurdu.İçlerindeki acıdan ne kadar fazla olurdu bilinmez ama fazla olurdu işte.Bu acıyı birbirlerinin yokluğunun hayalinde bile duyacaklarını birileri söyleseydi bundan birkaç ay önce, dalga geçerlerdi sonra da kızarlardı.

 Buck düşündü :kendimi değil Çıt’ı düşünüyorum, doğumunu dün gibi hatırlıyorum aileye nasıl katıldığını tüm ahalinin onu nasıl sevinçle karşıladığını,tomurcuk başarılarını …Peki ya şimdi, yazık ,çok yazık ,en azından ona bunu yapmasalardı.Ben alışığım ,tamam olsun benimde içim acıyor, ama ben alttaydım, ilk doğanım,belirli zamanlarda bizim oraya gelen  bütün çocuklar ilk bana basarlardı yukarısı için, ancak ulaşamazlardı. O nedenle Çıt bunların hiçbirini görmedi.

 Gerçekten görmemişti zorlanmayı,horlanmayı,üstüne basılmayı, erkekti Çıt adını kazanmıştı öylesine verilmemişti bu isim ona,  tomurcuklarından gelen sesle kazanmıştı , ona sevmediği o kuşun açık renginin adını  vermişlerdi –öyle sesleneceklerdi bundan sonrasında-Beyaz diyeceklerdi.Hayatla ilgili çektiği sıkıntı sadece bundan ibaretti. Adına beyaz dedikleri o kuşun gelip üzerine sıçması ,o da yağmurla akıp giderdi birkaç gün içinde .Buck öyle değildi  belirli zamanlarda gelen o çocukların en kolay yetiştikleri daldı o, her seferinde ona o kalın yarıklı, adına siyah dedikleri renkle altı çamurlanmış şeyle basarlardı.Üzerinde tepinerek bir sonraki dala uzanmaya çalışan çocuklar çoğunlukla beceremeyip onun üstünü ayakkabılarının altında taşıdıkları mile bularlardı ve sonra kendilerini getiren o şeye binip geri giderlerdi.Onlar gittikten sonra nefes alması çok zor olurdu. Buck un nefes almak için her hamlesinde çıkarmış olduğu baloncuk patlaması sesi onun adı olmuştu –Buck-.Buck un nefes almaya çalıştığı  her an damarlarına iğrenç siyah bir sıvı da karışmaktaydı.Bundandı Çıt gibi tomurcuklanamayışı.

 Bir gün yine çocukların geldiğini sanıp Buck korkmaya başladı.Olamaz daha çok erkendi yeni arınmıştı milden.Bu sefer gerçekten boğulacağını düşünürken Çıt ın sesini duydu :hey Buck kendine dikkat et inan çok üzülüyorum senin bu yaşadıklarına  keşke sende yukarılarda bir dal olsaydın benim gibi’dedi.Buck bunun bir teselli mi alay mı olduğunu anlayamamış olsa da hoşuna gitmediğinden emindi.Bu can sıkıcı düşünceler eşliğinde bir takım sesler duymaya başladılar tüm vücut olarak .Tuhaf bir şeyler oluyordu ama ne olduğunu anlayamıyorlardı.Çocuklar olamazdı  yoksa ilk Buck anlardı onların geldiğini.Hayır hayır böyle bir şey değildi .Müthiş bir çığlık vardı Buck ne olduğunu anlayamadan Çıt ın karşısında olduğunu gördü.Yerde çamurun üstünde yatıyorlardı.Çıt ,Buck un üç metre ilerisinde üzerine sıçramış olan çamurun ne olduğunu anlamaya ve neler olduğunu kavramaya çalışıyordu.Tabii Buck ta .İkisinin en son hatırladığı şeyler bunlar ve çok büyük kaba elleri olan insanların kendilerini koparışı...Veeee işte buradayız diye düşündüler

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder